It looks like you are using an older version of Internet Explorer which is not supported. We advise that you update your browser to the latest version of Microsoft Edge, or consider using other browsers such as Chrome, Firefox or Safari.

Merhaba MS'li Dostlar

blog

Merhaba, Özlem Coşar ben. 15 yaşında MS ile tanıştım ve  17 senedir MS ile yaşıyorum. Şimdi üniversitede  psikoloji eğitimi alıyorum.

Zor olduğunu, mücadele etmek için zaman zaman güç bulunamadığını çok çok iyi biliyorum. İnsanın bazen kendini güçlü hissettiği kadar, bazen de bir o kadar yorgun hissettiğini, bazı yaşanan duyguların kelimelerle ifade edilemediğini de biliyorum. Bu mücadelenin  yollarını beraber bulmak için ve  naçizane yaşadıklarımdan bahsetmek için burada yazıyor olacağım.

MS zaman zaman ya da sürekli olarak bize sıkıntılar yaşatıyor. Bende küçük yaşta MS ile tanışınca bunlarla çok karşılaştım, belki bir çoğunuzdan daha ağır belirtiler de yaşadım. Mevlana'nın dediği gibi; “Mum olmak kolay değil. Işık saçmak için önce yanmak gerek...”

Çevremizden duyduğumuz 'kafana takma' ya da 'seni anlıyorum' cümleleri birçoğumuzun gülümsediği aslında biraz da kızdığımız cümleler. Biliyoruz ki yaşayan biri ancak yaşadıklarımızı gerçekten anlayabilir. İşte tam da bu yüzden psikoloji eğitimi alarak hem kendime, hem de  benim gibi hayatında varlığından haberi bile olmadığı bir hastalıkla karşılaşan dostlara daha çok yardımcı olabileceğimi düşündüm. Tabii tahmin edersiniz ki kolay olmadı ama her yorulduğumda ya da  zor geldiğinde neden bu yola çıktığımı düşünüp devam ettim. Motivasyonumu böyle ayakta tutabildim. Farklı motivasyon türleri var. Onlardan bahsedince sizler de umarım bir tane seçer ve yola daha güçlü devam edersiniz.

Bu hayatın tekrarı yok ve hayatımız hayalimizdeki gibi gitmemişse de ilerde kendimizi "nasıl? nerede?" görmek istediğimizi düşününce motivasyon daha yüksek oluyor. Neden böyle örneklerimiz artmasın ki? 

Ben okula başlayınca psikoloji derslerinde gördüm ki, aslında  her insanın içinde bu potansiyel güç var. Farkına varıp kendini güdülemesi gerekiyor sadece. Gözünüzün önüne kötü bir gelecek ve daha zor bir durumda olduğunuzu getirdiğinizde nasıl gözleriniz doluyorsa, tam tersini yani daha iyi bir durumda ve daha rahat olduğunuzu düşününce de gülümsüyorsunuz. Ağlayınca, üzülünce bir şey değişmeyecek (keşke değişse de durmadan ağlasak düzeltsek). Neden gülmeyelim ya da bizi gülümsetecek şeyler yapmayalım ki? Ki üzülüp ağladıkça MS  seyrimiz de sıkıntıya girebilir, bu riske gerek yok bence. Moral bizim her şeyimiz tüm insanlar gibi...

Evet keşke MS olmasaydık ama olduk ve mücadeleden başka çaremiz yok hem kendimiz hem de yakınlarımız için. Yorulup tökezlediğimizde derin bir nefes alıp yeniden başlamak tek yolumuz. Bugün ağlıyorsak yarın güleceğiz. MS olmak değiştiremeyeceğimiz bir gerçek ama onunla nasıl yaşadığımızı, yaşamaya çalıştığımızı biz seçebiliriz. Doktorum, “ekşi limondan limonata yapmaya çalışıyoruz”  derdi. Ben bu limonatayı daha yapmadım ama tarifte doğru ilerlediğimi düşünüyorum ve size de bu tariften bahsetmekten çok mutlu olacağım... 

Ben konuşacak, paylaşacak çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Eminim ki, eğitimim sırasında öğrendiklerimi de paylaştıkça doğru yolda ilerleyeceğiz...